19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA VE GENÇLİK SPOR BAYRAMI ERCİYES ZİRVE FAALİYETİ
FAALİYETİN
ADI: 19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA VE GENÇLİK SPOR BAYRAMI ERCİYES DAĞI ZİRVE TIRMANIŞI
TARİHİ: 18-19 MAYIS 2023
LİDER: Mustafa Kemal KARABULUT
FAALİYET SORUMLUSU: Mikail GENÇ
RAPORTÖR: Betül DURAK
FAALİYETE KATILANLARIN LİSTESİ:
1- Mustafa Kemal KARABULUT
2- Mikail GENÇ
3- Betül DURAK
4-Ufuk Deniz ÖZTÜRK
Tırmanılan Rota: Şeytan Boğazı Rotası
Rakım: 3917 m.
Hareket başlangıç saati: 19.05.2023 03.30
Zirve: 19.05.2023 09.00
GÜNLÜK FAALİYET DÖKÜMÜ:
17 mayısta Ufuk Deniz kullanacağımız malzemelerle birlikte Trabzon’dan, Mikail ve Mustafa Kemal Muğla’dan ben de İstanbul’dan Kayseri’ye doğru yola çıktık. 08.10 gibi hepimiz otogardaydık malzemeleri paylaştırıp çantaları düzenledik. 9.20 gibi Gençlik ve Spor Bakanlığı il binasına vardık. 3000 üzeri ilk zirvem olduğundan çok heyecanlıydım ama diğer sporcular alışkın gözüküyordu ben de heyecanımı çok dışa vurmamaya çalıştım. Kayseri’de hava açık ve epey sıcaktı. Otobüsü berklerken Mikail ve ben marketten eksiklerimizi tamamladık.
Saat 9.54te sporcuları Erciyes Kayak Merkezine götürecek olan otobüs geldi biz de otobüsün kalkmasını beklerken kahvaltımızı yaptık.
11.04te otobüs harekete geçti. 11.22de hacılarda yirmi dakikalık bir mola verdikten sonra 12.01de Erciyes Kayak Merkezine varmıştık imzalarımızı atıp kayıt işlerini hallettik Erciyes’i bütün görkemiyle gördükten sonra heyecanım katlandı ve artık onu gizlemeye çalışmıyordum.
Burada da hava çok güzeldi hatta Mustafa’yla botlarımızı erken giydiğimiz için pişman olduk. 13.20de teleferiğe bindik 15 dakika sonra inip teleseyire bindik.
Teleseyir yaklaşık yarım saat sonra bizi konaklayacak olduğumuz dağ evine götürdü. Ekibin bir kısmı teleseyirden indikten sonra biraz aşağıdaki dağ evine gidince TDF Kayseri il temsilcisi olan İsmail abi de peki madem ekip dağılmasın herkes dağ evine geçsin dedi ve normalde şeytan deresine kamp atma planımız değişmiş oldu. Dağ evi taştandı ve camları biraz inceydi ama çadırdan daha az soğuk geçirdiği kesindi. Ben çadırda kalmak istiyordum benim için biraz hayal kırıklığı oldu aslında.
14.23te dağ evindeydik eşyalarımızı yerleştirdik. Yemeğimizi hazırlamak için ocağı yaktım. Ezogelin çorbası ve makarna yedik. Daha sonra ceviz, incir ve bisküvi atıştırdık herkes doymuştu ama ben bir türlü doymuyordum Mustafa Kemal en sonunda; durunca doyduğunu hissedeceksin deyip önümden aldı. 15.45 gibi yemek işini bitirip bulaşıkları temizlemiştik ve aklimatizeyi kolaylaştırmak için etraftaki tepelere yürüyüşe çıktık. Tatlı tatlı esen rüzgar iyiden iyiye kendini hissettirmeye başladı. 16.50de saat 17.00de yapılacak olan teknik toplantı için geri döndük. İsmail abi toplantıda bize ekibin liderini ve artçısını tanıttı. Zirve için saat 03.30da harekete geçeceğimizi ve rota hakkında bilgi verdi. Dikkat etmemiz gereken detayları hatırlattı.
Toplantıdan sonra dinlenmek için tulumlarımızın serili olduğu odaya çekildik. Oda arkadaşlarımız olan Murat abi ve Eren çok tatlı insanlardı birlikte yemek yiyip muhabbet ettik. Murat abi çapraz bağlarını zedelediği için zirveye gelemeyecekti maalesef. Ufuk su ısıttı. Ve sis çökmeye başladı. 18.20 gibi sis iyice arttı görüş mesafesi neredeyse iki metreye düştü. 19.07 gibi Erenin yaptığı leziz makarnayı yedik. Çok lezzetliydi ama yine yetmedi tabii. 19.50de Ufuk Deniz bize çok güzel barbunyalı bulgur pilavı yaptı. Bu sefer ben dahil hepimiz doyduk. Teknik bir problemden ötürü Ufuk Denizin zirveye gelemeyeceğini söyledi Mustafa ve bu durum biraz canımızı sıktı.
Oda arkadaşlarımızla olan mükemmel sohbetimiz ve yemeğimiz bittikten sonra zirve çantalarını hazırlayıp saat 20.37de dinlenmek için tulumlarımıza çekildik. Saat 1.30da ekibimizin artçısı olan Erenin alarmıyla uyandım. Artçı olmasına çok sevinmemişti ama çok temkinli davranıyordu ve bir şey unutmadığından emin olmak istiyordu. Uyandığımda çok fazla karnım ağrıdığı için zirveye çıkamayacağımdan endişelendim ama yarım saat içinde geçti. Heyecandan olmuştu yüksek ihtimal. Tüm sis kalkmıştı ve gökyüzü hiçbir yıldızını esirgemeden bize gösterecek kadar açıktı. Son hazırlıklarımız yaparken bir yandan kahvaltı ediyorduk ekmek yemediğinden doymadığını düşündüğüm için Mustafa’ya zorla bir şeyler yedirmeye çalışıyordum. Ya Erciyes iştahımı açmıştı ya da yemezsem güçsüz kalacağımı düşünüyordum. Saat tam 03.30da zirveye, Ufuk Denizin tabiriyle ruhsal inzivamıza doğru yola çıktık. Daha sonra geç kalanlar arkadan gelip bize yetişmeye çalışıyordu. Benim için içlik ve tişörtün üstüne geçirdiğim bir kalın polar ve yağmurluk çok idealdi ne üşüyordum ne de terliyordum.
Hava hala açıktı ve bizi zorlamıyordu buna rağmen ekibin temposu biraz yavaştı. 04.33te kıyafet molası verdik güneş Kayseri’de 05.20de doğuyordu ama biz onu şimdiden görüyorduk. Bir yandan Erciyes İsmail abinin ‘’dağların ardındayız emmoğlu’’ nidalarıyla inliyordu.
05.40da kahvaltı kayalıklarına varmıştık. Buraya kadar kar sert ve güzeldi. Buradaki manzaranın hissettirdiklerini orada bulunmadan hiçbir fotoğraftan veya betimden anlayamazsınız. Hava sakin ve açıktı. Burada sonrası için krampon ve kask zorunluluğu vardı.
Şeytan Boğazına girmek üzereydik ve güzel olduğu kadar ürkütücüydü de. Kramponlarımızı kuşandık. Benim ve Mikail’in kramponu eski ve bağlamalı olduğu için bizi zorladı biraz ama hallettik. Kramponlar bize vakit kaybettirdiği için ekipten 10 dakika sonra 06.11de yola koyulduk. Yarım saat sonra rüzgar başladı. Saat 08.30e yaklaşırken bulutlar gelmeye başladı ve rüzgar şiddetlendi. Artık zirveyi göremiyorduk. Şeytan boğazına girdikten sonra kar çirkinleşmeye başladı, yer yer belimize kadar kara batıyorduk.
Erciyes sınırlarımızı zorlarken aynı zamanda da bizi düşünmeye zorluyordu. Öylece durduğu yerden barındırdığı metaforlarla o kadar çok şey anlatıyor ki. Mesela her gücüm bitti devam edemem dediğimizde aslında kendimize nasıl yalan söylediğimizi gösteriyordu. Hatta bazen acımasızca yapıyor bunu. Uzaktan bakan da hiçbir şey yapmıyor sanar. Mesela sadece zirveye odaklandığında anın sana sunduklarını kaçırıyorsun aynı hayatta olduğu gibi. Bunun gibi bir sürü ders veriyordu. Benimle konuşuyordu resmen. Ekibin en genç üyesi olan on altı yaşındaki Hüseyin’in doğum günüydü. O da babasıyla gelmişti birbirlerini motive edip pes etmelerine izin vermiyorlardı. Onları izlemek çok hoşuma gidiyordu biraz da duygulandırıyorlardı beni.
Zorlandığım için her zaman olduğu gibi kahkahalarımı tutamıyordum. Ara ara gülme krizine giriyordum ama hala kontrol edebiliyordum. Böyle duygu değişimleriyle beraber devam ediyorduk.
Bunları düşünürken zirveye iyiden iyiye yaklaşmıştık hava iyice bozmuştu ve sis artmıştı. Ve en nihayetinde saat tam 09.00da zirvedeydik. Herkes birbirini kutlayıp sarılıyordu ilk zirvem olduğunu öğrenen tanımadığım dağcılar kutlamak için bana sarılıyordu. Herkes çok heyecanlıydı. Ben şaşkınlığımı attıktan sonra kendim ve arkadaşlarım için zirve taşı aramaya koyuldum.
Daha sonra 3917metrede istiklal marşımızı okuduk fotoğraflarımızı çekindik. Sisten manzara gözükmüyordu ama Erciyes’in zirvesinde olduğumu bilmenin coşkusu içimden taşıyordu.
09.23te zirveden ayrıldık en sevimsiz kısmı olan dönüş yoluna koyulduk. İzler bozulup işimizi zorlaştırıyordu. Kayıp kara batıyorduk. Hatta diğerlerinin izlerini takip etmeye çalışmayı bırakıp bozulmamış kardan kendi izini açmak daha kolaydı. Bu da beni biraz düşünmeye itti.
10.49da tekrar kahvaltı kayalıklarına varmıştım. Çok yorulmuştuk ama zor kısmı bitmişti. Kramponlarımızı çıkardık çıkaramayacak kadar yorgun olanlara yardım ediyorduk. Tüm ekip toplanıp yola devam ettiğimizde saat 11.30du. Artık dönmek istediğimiz için tempomuzu artırdık.
13.00da dağ evine dönmüştük. Karnımızı doyurduk eşyalarımızı topladık. 14.52de dönmek için tekrar teleseyire oradan teleferiğe bindik 15.50de kayak merkezine vardık burada törenle İsmail abiden katılım belgelerimizi aldık. 16.40 gibi otobüs geldi ve otogara gitmek üzere otobüse bindik. Otogara vardığımızda saat 17.40ı bulmuştu hızlıca eşyaları ayrıştırıp çantaları yeniden düzenledik.
Biletlerimizi aldık. 18.13de yemek yerken faaliyet toplantımızı gerçekleştirdik. Ve ayrılık vakti gelmişti saat 19.00daydı biletlerimiz.
Ben İstanbul’a Mustafa Kemalle Mikail Muğla’ya ve ufuk deniz de Trabzon’a doğru yola çıktı çok güzel bir faaliyet daha bitmişti. Liderimize ve ekip arkadaşlarıma bu faaliyeti güzelleştirdikleri için tekrar teşekkür ediyorum.
Betül, sen ve tüm ekip arkadaşların harikaydınız… Sizleri tanımak genç nesillere olan güvenimi tazeledi. Bu güzel ülkemizin sizler gibi çevresine duyarlı, bilinçli, çağdaş gençlere ihtiyacı var… Sen, Mustafa Kemal, Mikail ve Ufuk… Başarının sürecin içinde olmak, iyilikte kalmak olduğunu unutmadan , hepinize yaşam boyu başarı ve mutluluk diliyorum… Her anlamda daha nice zirveler…