FAALİYETİN
ADI: SÜPHAN DAĞI KIŞ ZİRVE FAALİYETİ
TARİHİ: 29-31 ARALIK 2023
LİDER: Mustafa Kemal KARABULUT
FAALİYET SORUMLUSU: Özgür Gören
RAPORTÖR : Tufan İŞKÜZAR
FAALİYETE KATILANLARIN LİSTESİ :
1-Mustafa Kemal Karabulut
2-Tufan İşküzar
3-Mikail Genç
4-Özgür Gören
5-Fatih Yılmaz
Tırmanılan Rota: At Yaylası’ndan Klasik Rota
Rakım: 4058 m.
Hareket başlangıç saati: 30.12.2023 02:15
Zirve: 30.12.2023 11:30
At Yaylası Kamp alanı: 30.12.2023 16:30
Tehlikeler: Düşme Riski(Sırtın solunda ve kratere çıkan son yokuşta),Bacak kırılma riski(Krater boyunca)
Yiyecek Durumu: 2 günlük yiyecek + 1 gün (opsiyon)
Hava Durumu:
Rüzgar yok denecek kadar az, hava açık
Kullanılan Malzemeler:
Kask, Krampon, Kazma,(Hedik yanımızda götürdük ancak kullanılmadı.)
ULAŞIM
Gidiş-Dönüş:
Fatih Hocanın arabası
GÜNLÜK FAALİYET DÖKÜMÜ
29 Aralık 2023 tarihinde, ülkemizin diğer bir cennet köşesine, Süphan Dağı’nın zirvesine doğru heyecan dolu bir yolculuğa çıktık. Bu faaliyetin başlangıcında, malzemelerimizi teslim aldıktan sonra evimde buluşup son bir toplantı gerçekleştirdik. Aynı zamanda Fatih Hoca ile buluşma noktamız olan evimin önünde, mükemmel bir zamanlama ile 3:15’te hazır bir şekilde buluştuk.
Fatih Hoca’nın arabasıyla yola çıkmadan önce malzemeleri araca yükledik ve 3:20’de macera dolu bir yolculuğa çıktık. Uykum olmadığı için şoförü uyanık tutma görevi bana verilmişti. Uzun bir süre boyunca, Fatih Hoca ile dağcılık konularında sohbet ettik. Dağcılık serüvenine nasıl başladığı ve bu noktaya nasıl geldiği hakkında anılarını paylaştı. Görevimi başarıyla yerine getiremediğimi Gümüşhane civarında uyandığımda fark ettim. Muhtemelen Zigana Tüneli’nden çıktıktan hemen sonra uyuya kalmıştım. Sabah 7:30 civarında Erzurum’a ulaştık ve burada kısa bir mola verdik. Erzurum’un soğuğu, arabadan çıkmamak için oldukça ikna ediciydi.
Özgür, Erzurum’dan sonraki şoförlük görevini üstlendi ve ben, yorgunluğumu üzerimden atmak için uyumaya karar verdim. Uyandığımda, sağ tarafımda Süphan Dağı’nı, solumda ise muazzam Van Gölü manzarasını gördüm. Saat 10:30’da Adilcevaz’a vardık ve karnımızı doyurmak için ilk iş olarak bir çorbacıya girdik.
Çorbadan sonra hemen jandarmaya haber verip, kaymakamlığa yönlendirildik.11:40’da kaymakamlıktaki işimiz sona erdi. İlçe merkezindeki marketlerden alışverişimizi tamamladık. Ardından, kampa vardığımızda köye gitmeden önce ilçe merkezindeki bir et lokantasında erken bir akşam yemeği yedik. Daha sonra 13:45’te köye ulaştık. Buradan itibaren at yaylasına bu mevsimde araç geçişi yoktu. 14:00’te At Yaylası’na doğru yola çıktık.
15:45’te ise yaylaya vararak kampımızı kurduk.Çadırları kurduktan sonra, Mustafa Kemal ile birlikte Fatih Hoca’ya ufak çaplı şakalar yaparak keyifli anlar yaşadık. Güneş batmadan önce sıcak sularımızı kaynatıp daha sonra da Mikail ve Özgür’ü çadırımıza yemek için davet ettik.
Özgür her zaman ki gibi iştah açıcı hareketleriyle bizleri büyülemekten kaçınmıyor, arada yemeğini mat ile de paylaşıyordu. Yemek yedikten sonra tulumlarımıza girip erkenden uyumaya karar verdik ancak çadırın içindeki muhabbet buna izin vermedi .Bir noktada sessizliği sağladıktan sonra defalarca uyumayı denedim ancak başarılı olamadım.
30 Aralık
Bir süre sonra, hayallerle birlikte uykuya dalmış olmalıyım ki, alarmın çıkardığı sesle birlikte saat 1:30’da uyanıverdim. Hazır ol saati 2:15 olarak verilmişti ve hala vakit vardı. Yavaş yavaş hazırlanarak hazır ol saatinin 5 dakika öncesinde çadırları terk ettik.
Kontrol edip birbirimizi gözden geçirdikten sonra, saat 2:15’te yola koyulduk. At Yaylası’ndan çıktığımız anda karla kaplı uzun ve az eğimli bir alanın önümüzde uzandığını gördük.Bu alanı rahatça geçtikten sonra, önümüze saat 3’15’de dar bir vadi çıktı.
Vadinin sağındaki sırtın vadi tarafına tırmanarak yüksekliği artırmaya başladık. Bu bölümde tempomuz biraz daha hızlıydı. Saat 05:00 civarı verdiğimiz molada Mikail ADH, Özgür baş ağrısı sebebiyle kampa geri dönmek üzere yola çıktılar.
Biraz sonra, aşağıdan Mikail’in sesi geldi: Bayrak ve flamayı unutmuşuz. Hızla aşağı inen Fatih Hoca, bayrak ve flamayı alıp bize katıldı. Biz ise Mustafa Kemal ile o sırada fotoğraf çekmeye başlamıştık bile.
Hoca da geldikten sonra sırtın solundan yükselmeye devam ettik. Eğimli arazinin sonuna gelindiğinde, kramponları çıkararak toprak zeminde yürümeye devam ettik. Ancak, toprak buz tutmuştu ve ilk kayan ben oldum. Kazma ile tutunmaya çalıştım, ancak başarılı olamadım. Hareket ettiğimde kaymaya devam ettim. Fatih Hoca daha güvenli bir alandan geçip beni ayağa kaldırdı ve tekrar yola koyulduk. Burada sırtın solunu kullanmak yerine direkt olarak sırtın üstünde kalmalısınız. Sırtın solundan yürümek zorunda kalırsanız kesinlikle kramponunuzu çıkarmayın.
Sırtın tepesine çıktığımızda, güneş doğuyordu ve burada kısa bir kahvaltı molası verdik. Yükseltiyi kontrol ettiğimde 3650 metreyi gösteriyordu. Buradan itibaren sert kar zemine tekrar giriş yaptık. 3700 metreyi gördüğümüzde artık kraterin önündeydik ve Mustafa Kemal, iz açmaya başlamak için öne geçti.
Önümüzde önce düz, sonra da yüksek eğimli ve karla kaplı bir arazi vardı. Eğim arttıkça Mustafa Kemal, S çizerek yükselmeye devam etti. Yaklaşık 200 metre irtifa daha kazandıktan sonra yavaşça kraterin içine indik ve kayalar arasındaki boşluklara dikkatlice geçerek kraterin ortasına ilerledik.
Daha sonra, sol taraftaki zirveye doğru tırmandık. Bu zirve, ulaşmak istediğimiz zirve değildi. 2 zirvelik daha yolumuz vardı.Saat 11:30’da ana zirveye doğru son adımlarımızı atıyorduk ve hava muhteşemdi. Fatih Hoca yaşının da gereği fazlasıyla yorulmuştu(!) Bizler genç olarak görevimizi yaptık ve koluna girerek onu da zirveye ulaştırdık(!)
Zirvede yarım saat kadar bir süre kalarak saat 12’de geri dönüşe başladık.
Kraterin çıkışındaki yüksek eğimli arazi biraz göz korkutsa da kaya boşluklarına basmadıkça rahatça inilebilecek bir alandı. İndiğimizde zirveden ayrılalı bir saat olmuştu. Saatlerdir yoldaydık. Ben soğuk esprilerimle Fatih Hoca’yı diri tutmaya çalışırken , Mustafa Kemal topal oynamaktan çekinmiyordu. Hiçliğin ortasında üç şen şakrak adamdık. Uzun ve zorlu bir tırmanışı tamamlamıştık ve bunu kutlamaktan da hiç çekinmiyorduk . Saat 16:30’da kamp alanına yaklaşırken Mikail’in sesini duydum. Abilerim Mikail ve Özgür, çantalarımızı alarak bizi karşıladılar. Güneşin batışını bekleyerek kamp alanında dinlendik.Bu süreçte biraz eğlendik biraz fotoğraf çekindik.
Güneş batmadan önce arabanın bulunduğu köye indik. Artık tüm yorgunluk sona ermişti. Arabaya atlayıp yola çıktık. Faaliyet toplantısını burada yaparak faaliyetimizi sonlandırdık. Raporumu kulüp tarihinin en anlamsız videosuyla sonlandırmak istiyorum. İyi okumalar.