Makale – KTÜDAKS https://ktudaks.org.tr KTÜ Dağcılık ve Kış Sporları Kulübü/ Karadeniz Teknik Dağcılık İhtisas Kulübü Derneği Mon, 11 Sep 2017 14:05:17 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.8.9 127346918 Kış Kaçkar Tırmanışı https://ktudaks.org.tr/kis-kackar-tirmanisi/ https://ktudaks.org.tr/kis-kackar-tirmanisi/#respond Thu, 07 Sep 2017 15:06:44 +0000 http://www.ktudaks.org.tr/?p=1370 Bin yılın SON Kaçkar tırmanışı… 28 Aralık 1999-01 Ocak 2000 EKİP: Ersan BAŞAR, Raif KANDEMİR, Yenal EGE, Yıldırım SEÇMEN, Aynur ALTUN, Ali Kemal KEPENEK, Okyar ALAT, Polat DEDE ROTA: BüyükOkumaya devam et

The post Kış Kaçkar Tırmanışı appeared first on KTÜDAKS.

]]>
Bin yılın SON Kaçkar tırmanışı… 28 Aralık 1999-01 Ocak 2000

EKİP: Ersan BAŞAR, Raif KANDEMİR, Yenal EGE, Yıldırım SEÇMEN, Aynur ALTUN, Ali Kemal KEPENEK, Okyar ALAT, Polat DEDE

ROTA: Büyük Buzul’ dan Güney Klasik

Her zamanki gibi kolda toplanmıştık. Zirvelerin en sıkılarını hep burada yaparız. Plan Kış Kaçkar, yılın ilk güneşini zirvede karşılamak. Tam anlamıyla kolda zirveyi yapıyoruz. Çıkışta herkes zirve sarhoşluğunun verdiği mutlu bir tebessümle koldan ayrılıyor. Kaçkar’ a gitmemize iki gün kala hastalanıyorum. Ersan (Başar) hocayla telefon bağlantısı kuruyorum, o da hasta evde yatıyormuş. İyi bir başlangıç yapamadık. Ekibin geri kalanı Zigana’da yeni çocuklara Gelişim Kış Eğitimi veriyor.

28 Aralık sabahı saat 07:30 da kolda son hazırlıkları yapıyoruz. Hazırlıklar bitince son slaytımızı çekiyor, bütün heyecanımızı da sırtlanıp sahil yoluna iniyoruz. Artvin otobüsü 10 dakika sonra geliyor. Nergiz bizi uğurlamaya gelmiş. Nergiz’ e sıkıca sarılıp onun sevgisinin de gücüyle otobüse biniyorum. Rize / Pazardayız, daha önce görüştüğümüz Osman bizi karşılıyor. Çantaları minibüs’ e yükleyip son eksikleri almaya gidiyoruz. İşimiz bitti, artık minibüsteyiz. Sıcak pidelerimizin yanında peynir ve domates yiyerek yol alıyoruz. Bir süre sonra araba keyfimiz sona eriyor ve bundan sonrasını ayaklarımıza bırakıyoruz. Kardelen pansiyona vardığımızda Uğur’ un verdiği çayı da içip 14:45 de Aşağı Kavron’ a ulaşmak üzere hareket ediyoruz. Her zamanki gibi aynı şarkıyı mırıldanarak yol alıyoruz; yine düştük yollara yollara…

Tempomuz iyi 19:00 da Aşağı Kavron’ a varıyoruz. Her zaman kaldığımız evi açarak içeri giriyoruz. Şömineyi yakıp bir şeyler yiyoruz. Fakat şömine keyfimiz kısa sürüyor, rüzgarın şiddetiyle bütün duman evin içine doluyor. Keyfimiz kaçıyor, hepimiz ağlıyoruz.Şömineye çözüm bulup yatma pozisyonu alıyoruz. Yıldırım, Polat ve ben yerde yatıyoruz, Okyar ise divanda yatıyor. Ekibin geri kalanı da yan odada. Rüzgar çok şiddetli esiyor, çatı sanki üstümüze yıkılacak gibi. Artık gözlerim kapanıyor, derken üstüme bir kütle düşüyor. Okyar’la birlikte bağırmaya başlıyoruz. Korktuğum başıma geldi, derin derin nefes alıyorum, Okyar üstümde şoktayız ikimizde gülmeye başlıyoruz. Okyar rüyasında üstünde fare dolaştığını görmüş ve aşağı atmış kendini, çok gülüyoruz çok.

Sabah kalkıp son hazırlıkları yapıyoruz ve saat 05:00 de hareket ediyoruz. Bugün, 29 Aralık sabahı tempomuz çok iyi, sırayla 15′ er dakika iz açarak yol alıyoruz. Ve o muhteşem Kaçkar büyük ve küçük buzuluyla karşımızda. Hiçbir güzelliğini esirgemeden bizi kendine aşık ediyor. Kaçkar’ın güzelliği karşısında büyüleniyoruz. Her zaman buraya yakın hissettim ken dimi, hep aramızda gizli bir şeyler oldu ama kışın çok daha güzelsin, çok daha heyecan vericisin izin verirsen zirvende seninle fotoğraf çekilmek isterim. 8 saat sonunda Öküz yatağına varıyoruz ve zaman kaybetmeden kampı kuracağımız yerdeki karları ezip çadırları kuruyoruz. Sağlam kar duvarlarını da yaptıktan sonra çadırlarımıza çekilip çaylarımızı yudumlayarak Kaçkar’ ı izliyoruz.

Yılın son günlerini yaşıyoruz. Bugün 30 Aralık. Sabah saat 07:00 da yola çıkıyoruz. Buzul’ un dibinde kramponları takıp yola devam ediyoruz. 3500 m. yarığını da emniyetli geçtikten sonra geçide ulaşıyoruz. Planladığımız gibi bu gece burada kalıp yarın zirve denemesi yapacağız. Herşey çok iyi gidiyor. Yorucu çadır yerini hazırlayıp çadırlarımıza doluşuyoruz. İki çadır çıkardık ve 4′ er kişi kalacağız. Yemek yedikten sonra herkes kendi hayal dünyasında uykuya dalıyor. Ve bugün, yılın son gününde 31 Aralık sabahında saat 03:30 da uyanıyoruz. Artık zirveye çok yakınız. 04:30 da çadırdan dışarı atıyoruz kendimizi. Hava çok soğuk, gece karanlığında yol alıyoruz. Geçitten güneye vardığımızda o ürkütücü çığ parkuru karşımızdaydı. Mesafeli geçiş yaptıktan sonra herkes derin bir nefes aldı. Güney klasik rotasında yola devam ettik, son bin yılın güneşi içimizi ısıtmaya başladı. Zirve sırtına vardığımızda deli gibi rüzgar esiyordu.Soğuktan zirve defterine ne yazdığımı hatırlamıyorum bile. K. T. Ü. bayrağıyla fotoğraf çekildikten sonra bu güzelliğe doyamadan geri dönüş için yola koyulduk. Çığ parkurunu daha hızlı ve mesafeli geçerek geçide vardık. Çadırları sökerek Öküz yatağına vardığımızda saat 12:00 di. Yıldırımın yaptığı makarnayı yiyip, o güzel çayı keyifle içtikten sonra Aşağı Kavron’ a doğru yola koyulduk. Kar şaşırtıcı derecede sertti.Bu yüzden iyi yol aldık. Yorgunluktan dolayı Yukarı Kavron’da Ali Şahin’ in yayla evinde gecelemek için eve girdik. Kuzineyi yakıp yemek yaptık. Kuzinenin sıcaklığıyla iyice uyku bastırdı. Ama biz ısrarla uyumayıp saat 24:00 ü bekleyecektik. Ama artık dayanılacak gibi değildi. Herkesin gözleri kapanıyordu. Saatimi 23:50 ye kurup uyumak üzere tulumlarımıza gömüldük. Saatimin sesiyle uyandım. 10- 9- 8… ve son diye bağırarak birbirimizi kutladık ve Yıldırımın yaptığı pudingi yedik. Kutladığım en kısa ve en güzel yılbaşı gecesiydi. Dayanamayıp 24:10 da tekrar uykuya daldık.

01 Ocak 2000, önümüzdeki bin yılın ilk gününde sabah erkenden yola çıkıp Kardelen pansiyona ulaştık. Raif (Kandemir) hoca minibüs ayarlamaya uğraşırken biz de kaplıcada yapacağımız hayalin içindeydik. Fakat Raif hoca’ nın baskısıyla 10 dakika sürdü bu keyif ve faaliyetlerimizin en sıkısını yaptığımız düşüncesiyle mutlu bir şekilde birbirimizi kucaklayarak ayrıldık.

Yazan: Ali Kemal KEPENEK

The post Kış Kaçkar Tırmanışı appeared first on KTÜDAKS.

]]>
https://ktudaks.org.tr/kis-kackar-tirmanisi/feed/ 0 1370
Elbruz’a Bir Dost Bıraktık https://ktudaks.org.tr/elbruza-bir-dost-biraktik/ https://ktudaks.org.tr/elbruza-bir-dost-biraktik/#respond Sun, 03 Sep 2017 09:22:23 +0000 http://www.ktudaks.org.tr/?p=1351  Zirvenin altına gelmiştik; buzula girmek için hazırlık yapıyorduk bu, esnada rüzgâr gerçek yüzünü iyice göstermişti. Zirveye ekip halinde ulaştığımızda yüzlerdeki duygulu bakışı, mutluluğu ve başarmanın kıvancını zirvelerde olanlar gayet iyiOkumaya devam et

The post Elbruz’a Bir Dost Bıraktık appeared first on KTÜDAKS.

]]>

 Zirvenin altına gelmiştik; buzula girmek için hazırlık yapıyorduk bu, esnada rüzgâr gerçek yüzünü iyice göstermişti. Zirveye ekip halinde ulaştığımızda yüzlerdeki duygulu bakışı, mutluluğu ve başarmanın kıvancını zirvelerde olanlar gayet iyi bilirler. Kampa dönmüş Ağrı’nın zirvesini arkamıza alıp gün batımıyla güneşin karlı Doğubeyazıt’a vuruşunu, Ali (Ali Kemal Kepenek) ile birlikte seyrederken, Ağustos ayında planladığımız Elbruz’u düşlüyorduk. Hem zaman hemde Elbruz tırmanışı için hazırlıklar hızla ilerliyordu. Tırmanışa katılacak olanların belirlenmesi için hummalı, bir o kadarda heyecanlı günler sürüyordu. Rusya’daki bağlantılar hele de o vize işlemleri için zorlu çalışmalar sonunda, yorucu bir o kadar da zor ve stresli hazırlıklar tamamlanmış gibiydi. Trabzon Rus konsolosluğunda kalın camın arkasında sürekli bizden farklı evraklar isteyen Yuri; son kez yanına gittiğimizde, gülerek pasaportları uzattı. O anda Ali; “İşte şimdi yandık gidemeyeceğiz” dedi. Vizeleri görünce, “Ali bu da sanırım, Rus şakası!” dedi. Bu arada akşamları antrenmanlar da yoğundu. Özellikle Serdar (Serdar Sönmez) ve Ali gündüz yoğunluğunun ardından KTÜ Kampüsü’nde koşuyor, ve mukavemet çalışıyor akşamları ise hep beraber KTÜDAKS (KTÜ Dağcılık ve Kış Sporları Kolu) odasında tırmanışla ilgili sohbetler yapıyorduk. Nihayet Bünyamin (Bünyamin Usta) in gelmesi ile ekip tamamlanmıştı.

 

Limana gittiğimiz de genç dağcılar KTÜDAKS’a yakışır bir uğurlama hazırlamıştı. Herkes oradaydı. Gemi yolculuğu başlamış, tüm yorgunluklar bitmiş yerini heyecan ve umutlar almıştı. Güzel ve eğlenceli bir yolculukla Soçi’ye varmıştık. Terminale ulaşıp Mineralny Vody şehrine gidecek olan otobüste yerlerimizi ayarlamış bu rahatlıkla kısa bir Soçi turu atmış dönüşte bu güzel şehir için ayırdığımız bir günlük kalma planımızın ne kadar doğru olduğunu anlamıştık. Uzun bir yolculuktan sonra Mineralny Vody şehrinde bizi bekleyen İslam adındaki minibüs şoförüyle buluştuk. Baksan vadisine giden yol, Kafkas dağlarının o muhteşem yüzünü yavaş yavaş gösteriyordu. Then shan dağlarının sanki küçük bir modeliydi. Birde yollarda yazan Rusça yazılar sanki bana oralardaymışız izlenimi veriyordu. İslam’ın teybinden çıkan Rus şarkıları halen kulaklarımda.

 

Terskol’daki Ceget otele ulaştığımızda Georgi ile buluşup gerekli resmi işlemleri yapmış rota hakkında bilgiler almıştık. Biraz yürüyüş yaptıktan sonra ertesi güne hazır olmak için otele gidip erkenden yatarak rahat bir uyku çekmiştik. Kalktığımızda İngiliz ekibinde çıkış için hazırlıklarını yapmıştı birlikte teleferiğe gitmiştik. Üç teleferik değiştirerek 3200 metredeki kampa ulaştık. Buradaki özel silindirik evlerin hepsi dolmuş, sanki dağ dağcılar tarafından istila edilmişti. Zirveyi deneyenler, aklimitizasyon çıkışları yapanlar ve zirveden dönen dağcılar dağda müthiş bir görüntü yaratıyordu. Dördümüz bir üst kampa 4100 metredeki Priut 11 kampına ulaştık ve orada yerleştik. Her şey çok güzel ve o kadarda neşeli geçiyordu. Küçük çantalarımızı alarak aklimitizasyon amaçlı olarak 4500 metreye kadar yürüdük ve sonra kampa döndük. Bu esnada zirveden gelen dağcıları gördükçe ve de onlarla konuştukça zirve ye ne kadar yakın olduğumuzu hissediyorduk. Pruit 11 kampında akşam İtalyanların uzun sohbetleri bizim de erken yatmamıza engel oldu. Bu esnada Ali’nin cep radyosundan TRT FM kanalını dinlemek bize moral veriyordu aslında tüm kamplarda bu kanal dinleniyordu. Ruslarda sürekli beğendiklerini söylüyorlardı. Bu dağlarda Türk dağcı görmeyen Ruslar, Ağrı dağına nasıl gidecekleri ve Türk dağcılar hakkında bilgi istiyorlardı. Ertesi gün Ali bana dönerek” Ersan (Ersan Başar) Hocam şu havaya bak, pırıl pırıl, şimdi bile zirve yapabilecek gibiyiz” dedi gülüşerek, Elbruz’un o muhteşem yüzünü seyrederek, çaylarımızı yudumladık. Çantaları sırtlanarak 4600 metre kampına ulaştık ve taşların arasında çadır yerimizi ayarlayarak kampı attık. Çadıra girip bir şeyler yedik bu esnada hava biraz kapamıştı, sis çıkmaya başlıyordu. “İşte” dedim “dağa geldiğimizi anlıyorum, Kaçkar gibi oldu görüş yok ama dağ orada biraz yükselip kendimize gelelim”. Kramponları takarken Serdar slayt çekiyor, Bünyamin’de dağa bakarak KTÜDAKS ruhu hakkında onuşuyordu. Yürüyüşe başladık önce 5000 metreye kadar yükselerek çekim yaptık, zirveden dönen dağcılardan zirvenin ne kadar kötü olduğunu öğleden sonraya kalan dağcıların zirveyi fırtına nedeni ile tamamlayamadıklarını öğrendik. Kampa döndüğümüzde, hava ortalık gittikçe kötüleşiyordu. Çadırda Ali’nin bizim için hazırladığı bol baharatlı spesialitesi keyifli geçen akşam yemeğimizin en güzel ayrıntısıydı. Bir de bulaşığı yıkayınca, “Ali yukarıda bir üst kamp yok bu kadar çalışma” diye gülüştük. Yatmadan önce sabah 3 gibi kalkıp zirve yolunun planlarını ve yanımıza alacaklarımızı ayarladık. Uyumuştum ki korkunç patlamayı andıran ses, benim gibi herkesi uyandırmıştı. Bu yıldırım ve çakan şimşeklerin gürültüleri idi. Tabii ki yağan buz parçaları demek daha doğru olacaktı. Bu gerçekten moral bozucuydu çünkü hemen yanımız da bulunan kayalar kayarsa yapacak bir şeyimiz olmadığının farkındaydık. Yağış bu şekilde devam ederse beklememiz gerekeceğini söyledim. Zaten dışarıda göz gözü görmüyordu. Beklemeye koyulduk 15 Ağustos 2001 sabah, saat 8 gibi hava açılmaya başladı. Hızla çadırdan çıktık, 4800 metrelere geldiğimiz de hava daha da iyiydi ve bizi gören bazı gruplarda çadırlardan çıkarak tırmanışa başladı. Normal bir tempo ile yükseliyorduk 5200 metreye geldiğimizde yüksek irtifa antrenmanları yapan Rus dağcıları gördük. Son hamleyi yapmak üzere mola verip bir şeyler yedik. Zirveye doğru tırmanışa başladık, bu esnada rüzgâr çok şiddetlenmişti. Ayakta durmak bile güçleşmişti soğuk yüzümüze kamçı gibi çarpıyordu. Zirve karşımızda duruyordu son düzlükte gözlerimiz birbirlerine kenetlemiş durumdaydı. Zirveye çıktık, ancak 4-5 metre yükseklik de olan zirve yükseltisine ben ve Serdar sonrasında Bünyamin tek olarak çıktı, biz ise alta bekledik (15 Ağustos 2001). Zirve de durmak çok zordu, birkaç fotoğraf çektikten sonra hemen inişe geçtik. Sürekli birlikte olan ekipte kopma meydana gelmiş Ali ve Bünyamin gerideden geliyordu, tempolar oldukça düşmüştü. 5100 metrede buluştuk ve Ali’ye baktığımda yorulmuş olduğunu gördüm. Nasılsın diye sorduğumda iyi olduğunu gore tex inin içine anorağını giyeceğini söyledi. Ona son kalan 1 litre kalan sıcak sıvıyı vererek kendini toplamasını sağlamasını söyledim. Burada fazla kalmamalıydık görüş açıktı buna karşın soğuk vardı. İnişe devam ederken Ali’nin çantasını Serdar almıştı. Ben 4900 metreye kadar önde giderek tempoyu ayarlamaya çalıştım ancak Ali’nin temposu düşmeye devam etti. Kamp açık bir şekilde görülüyordu. Bu esnada Serdar ve Bünyamin’e kampa giderek hem üşümemelerini hem de biz geldiğimizde sıcak bir şeyler hazırlamalarını söyledim. Çünkü düşüncelerim Ali’nin ısı ve sıvı kaybından dolayı problemlerin başladığı doğrultusundaydı. Ali’nin konuşmalarında ve dengesinde 4800 metreye kadar hiçbir problem yoktu ama maalesef dengede problemler başladı bu esnada ekibimizin kampa girdiğini açıkça görüyordum. Ali’de onları görebiliyor ve az kaldığını söylüyordu. Dengesi oldukça bozulmuş artık benim yardımımla yürür olmuştu. Bu esnada aklıma gelen şey onu sıcak bir ortama ulaştırmaktı. Çadıra 100 metrelik bir mesafe kalmıştı ki Ali bana göremediğini söyledi, ona moral vermeliydim. Yapma, “Ali zaten sen miyopsun görememen normal” dediğimde bunun farklı olduğunu söyledi. Bu şartlarda yürümesinin zor olduğunu, düşme sonucunda oluşabilecek riskleri açısından Ali’yi oturtup kalkmamasını hemen geleceğimi söyledim. En fazla 50 metre uzağımda olan kampa koşarak. Serdar ve Bünyamin’e “Ali’yi alalım” dedim. Ali’nin yanındayken Bünyamin’i tanıyamayarak Serdar’a onun kim olduğunu sormuş. Yardımla çadıra gelirken aniden çökerek yaşamını yitirdiğini sonradan anlayacağımız o acı an yaşandı. Çadıra getirdiğimizde 30 dakikanın üzerinde hayata dönüştürme çalışmalarımız cevapsız kaldı kanatları kopmuş kuşların çaresizliğinde Ali’yi kaybettiğimizi anladık. Gerçeklerin kabullenilmesi zordu ama duygularımızı daha sonra hissetmek için içimize gömmemiz gerekiyordu. 4-5 saat öncesinde 7000 lik hayalleri kurduğum Ali kollarımda beni bırakıp, gitmişti ve niçin demekten başka bir çarem yoktu. 4600 metredeki çadırımız büsbütün sessizlik bürümüştü.

 

Gün batmaya başlamış karanlık olmuştu. Karanlığın soğuk yüzü bize bundan sonra yapılması gerekenleri söylüyordu. Ali’yi indirmenin yorgun olan bizler için riskli bir o kadar da zor olacağını biliyordum. Yapılacak olan tek şey sabah erkenden Bünyamin ile aşağıya inerek Arama Kurtarma Ekiplerine haber vermemdi. Uzun bir gecenin ardından Bünyamin ile Priut 11 kampına indik. Kampta bulunan Rus dağcılara olayı anlatım ancak telsizleri çalışmadığından haber veremiyorlardı. Yapmam gereken şey bir alt kamp olan 3200 metreye inmekti ki, bu oldukça yorucu idi bunu biliyordum. Malzemeleri bırakarak oradan 3200 metre kampına indim telsizle Terskol’a bilgi verdik. Tekrar yukarı çıkıp, Bünyamin ve Serdar’a haber vermem gerekiyordu. Çıkışa başladım, öğlen saatlerinde 4200 m deki kampa ulaştım orada, 15 dakika kadar dinlendikten sonra, Bünyamin’i ve oradakileri bilgilendirip 4600m kampına doğru yükselmeye başladım. Bir saat sonra dağın dört bir tarafından gelen Arama Kurtarma Ekiplerini gördüm, bazıları tur kayağı ile bazıları koşarcasına ilerliyorlardı. O anda tüm yorgunluklarım ve kafamdaki soru işaretleri dağıldı. Ali’yi sardığımız bivak torbasını iple bağlayarak indiriyorlardı yanlarına koşarak gittim. O anda en çok Serdar’ı merak ediyordum. O da iyi idi. Hep birlikte 3200 m kampına oradan da teleferikle Terskol’a ulaştık. Hatırlamak bile istemediğim doktor ve polis raporlarından sonra Arama Kurtarma Ekip arabasıyla Nalçık iline gittik. Yine gece olmuştu, Ali’yi yanımızdan hiç ayırmamıştık ama Hastaneye geldiğimizde onun öldüğü gerçeğini soğuk odada onu yalnız bırakırken farkettik.

 

Zor gecen bir geceden sonra, yapılması gereken bir çok resmi işlem, otopsi raporu, gümrük belgeleri, askeriyeden ve polisten alınacak belgeler bizi bekliyordu. Nalçık’ta bu işleri yapmaya koyulduk. Kolay değildi bir an önce bitirip Soçiye oradan da Trabzon’a ulaşmalıydık. Değişik yollarla Türkiye’ye dönme çabamız sonuç vermemişti. Uçak günleri 3-4 gün sonraydı. İşlemleri tamamlamış, tüm sorunlar, engellemeleri ve kontrolleri aşmıştık. Otopsiyi yapan doktorla konuşup Ali’nin ölüm nedeni öğrenince çok şaşırmıştım. Ben o ana kadar ısı kaybından oluşabilecek hipotermia ve yüksekliğe bağlamıştım. Fakat olay daha da karmaşıktı. Böbrekleri ve şekerle başlayan sorunlar kanda göllenme yaratmış pıhtılaşıp beyinde emboli yaparak ölüme sebep olmuştu. O ana kadar hem Ali’nin hemde bizim bilmediğimiz, sağlık problemleri herhangi bir yerde değil Elbruz’da yakalamıştı.

 

Nalçık’tan uzun bir yolculuğun ardından Soçi’ye ulaştık. Gemi ile Trabzon’a gittik. Trabzon limanına vardığımız o gün bizi yolcu eden insanlardan çok daha fazlası Ali’yi karşılamayı bekliyorlardı. Evet ekip tamamdı 4 kişiydik. Ama Ali’yi bir dost, can yoldaşını oralarda Elbruz’da bırakmıştık. Kaybetmek anlatılması zor bir acı. Hele Ali gibi, Kafkas dağlarının ve Avrupa’nın en yükseğine adını, duygularını ve umutlarını yazdıran dostumuzun bizleri yalnız bırakması, işte bu en acısı. Ali için dağlar idealdi, yaşamın gerçek anlamıydı. O şimdi hala dağlarda ve biz dağlara da hep onunla olacağız.

Yazan: Doç.Dr. ERSAN BAŞAR

 

Ersan BAŞAR-Ali Kemal KEPENEK-Yıldırım SEÇMEN

The post Elbruz’a Bir Dost Bıraktık appeared first on KTÜDAKS.

]]>
https://ktudaks.org.tr/elbruza-bir-dost-biraktik/feed/ 0 1351
Yaşamdan Mezun Olmak – Ersan Başar https://ktudaks.org.tr/yasamdan-mezun-olmak-ersan-basar/ https://ktudaks.org.tr/yasamdan-mezun-olmak-ersan-basar/#respond Sat, 15 Apr 2017 14:44:28 +0000 http://www.ktudaks.org.tr/?p=980 Yaşam, insanlar için bir süreçtir.Bu süreç bazıları için yeni başladığı bir uğraşla veya yeni tanıdığı biriyle başlar.Dağcılık da yaşamın yeni başladığı bir yerdir.Bu bazıları için küçük bir yükseltiye sırtında küçükOkumaya devam et

The post Yaşamdan Mezun Olmak – Ersan Başar appeared first on KTÜDAKS.

]]>
Yaşam, insanlar için bir süreçtir.Bu süreç bazıları için yeni başladığı bir uğraşla veya yeni tanıdığı biriyle başlar.Dağcılık da yaşamın yeni başladığı bir yerdir.Bu bazıları için küçük bir yükseltiye sırtında küçük bir çanta içinde bir matara su, folyoya sarılmış bir sandviç ve bir haritayla çıkmaktır.İşte bu dağlarla tanışmak için bir fırsattır.Bazıları bu yolla, bazıları ise KTÜDAKS’da olduğu gibi hummalı süren dağcılık dersleri ve bu derslerin sonunda belki uykusuz bir gecenin ardından kampüsten kalkan bir otobüsle başlayan dağlara yolculuktur.Bu yolculuk sırasında eğitmenler, faaliyet sorumlusu ve raportörler yüksek sesle otobüsün homurdanan sesini bastırmak istercesine araba yazısının son anda imzalandığı, kimsenin faaliyetin hazırlanmasına yardım etmediğine dair sitemkar ve bir o kadar kulağa hoş gelen konuşmalar yaparlar.Her zamanki gibi otobüs Zigana’yı tırmanırken Hamsiköy’deki kaya duvarlarına bakılarak ilk defa dağa çıkacak olanlara biraz da hava atarak bu duvarlara çıktıklarından bahsederler.

Ne güzel başlar o hayat, dağda ilk defa yere basmak, dereden su içerken ‘içilir mi’ diye sorup arkasından gülümseyen bir bakışla ilerde tecrübe dedikleri şeyler öğrenmek.Hiç kimse unutmaz, tek başına dağda karanlıkta yürüyüş eğitimini yaptığı anı.İşte böyle başlar dağlarda yaşam.Bunu anlatmak zordur.Herkesin sorduğu niye , neden, niçin, nasıl ve en acı soru olan ne zamanda kadar gibi sorular.

KTÜDAKS’da dağlarda tanışanlar üniversite yılları bittiğinde de dağlara gitmeye devam ederler.Aslında mezun olmadan önceki tırmanışların mezun olduktan sonra aynı sıklıkla devam etmesi zorlaşır.Mezun olmak başka bir duygudur, dağcılıkla yaşamın adı değişmiştir.Mezun olarak bazen tırmanışlara katılmak doping gibi gelir hayata.Hep eskinin ne kadar güzel olduğu, yenilerin ise hep eksik bir şeylerinin olduğundan bahsedilir.

Yaşam işte böyle başlar dağlarda…

                                                                                                                                                                                                        Doç.Dr.ERSAN BAŞAR

Türkiye Dağcılık Federasyon Başkanı

2003

The post Yaşamdan Mezun Olmak – Ersan Başar appeared first on KTÜDAKS.

]]>
https://ktudaks.org.tr/yasamdan-mezun-olmak-ersan-basar/feed/ 0 980
Direktaş Kuzey Diagonal Rotası – Ali Kemal Kepenek https://ktudaks.org.tr/direktas-kuzey-diagonal-rotasi/ https://ktudaks.org.tr/direktas-kuzey-diagonal-rotasi/#respond Sat, 15 Apr 2017 14:26:57 +0000 http://www.ktudaks.org.tr/?p=974 Heyecandan sabahı zor ettim.Son anda ekibe yıldırımında katılmasıyla üç kişiyiz. Arkamızda bıraktığımız 15 kişinin de desteğiyle duvara giriyoruz. Yıldırım’ın dört saatte çıkarız sözüyle gaza gelerek duvarda ilerliyoruz.Bizim iki saat önceOkumaya devam et

The post Direktaş Kuzey Diagonal Rotası – Ali Kemal Kepenek appeared first on KTÜDAKS.

]]>
Direktaş Kuzey Diagonal Rotası Aladağlar-Niğde

Heyecandan sabahı zor ettim.Son anda ekibe yıldırımında katılmasıyla üç kişiyiz. Arkamızda bıraktığımız 15 kişinin de desteğiyle duvara giriyoruz. Yıldırım’ın dört saatte çıkarız sözüyle gaza gelerek duvarda ilerliyoruz.Bizim iki saat önce geçtiğimizi sandığımız sete yeni ulaşıyoruz.Zamanın hızla ilerlemesine rağmen biz ağır ilerliyoruz. Yıldırım’a göre son iki ip boyumuz ve baca tırmanışıyla zirve…

Tırmanıyoruz.Üç, beş ip boyu derken saati 19:30 yapıyoruz.Artık ip boylarını saymaktan vazgeçtim.Ve sonunda bacayı görüyorum.Ama artık çok geç, duvarda gecelemek için ilk sikkeyi çakarken kamp yerinde yiyeceğimi planladığım puding hayali suya düşüyor.İlk defa duvarda gecelemenin korkusu ve heyecanıyla, tüm ekibe tarif edemediğimiz bir duygu yoğunluğu hakim.

Titreyerek yarı uyur, yarı uyanık vaziyette sabahı ediyoruz.Ve meşhur son ip boyu…Bacaya giriyorum(hava soğuk,titremelerim hala devam ediyor).Nihayet son ip boyunu bitiriyorum.Güneş yüzünü yavaş yavaş göstermeye başladı.Son kısımları yürüyerek zirveye ulaşıyoruz. Polat’ın güzel sürprizi (klasikten tırmanarak zirveye getirdiği çikolata ve bisküviler) zirvede bizi bekliyor. Çatlayana kadar bisküvileri yiyoruz, içimizi ısıtan güneşle güzel düşüncelere dalıyoruz.

ALİ KEMAL KEPENEK

 

The post Direktaş Kuzey Diagonal Rotası – Ali Kemal Kepenek appeared first on KTÜDAKS.

]]>
https://ktudaks.org.tr/direktas-kuzey-diagonal-rotasi/feed/ 0 974